BEBEĞİN CİNSİYETİNİ ÖNCEDEN BELİRLEMEK
Gebelikten önce uygulanan bazı yöntemlerle ve tekniklerle bebeğin cinsiyetinin belirlenmesi eski tarihlerden günümüze kadar hep ilgi çeken bir konu olmuştur. Bundan dolayı her toplumda bu konu ile ilgili türetilmiş, halkarasında anlatılan çeşitli teknikler vardır. Ancak gerçek şu ki bu anlatılan önerilerin hiçbirisinin bebeğin cinsiyetini belirleme konusunda etkili olduğuna dair bir kanıt yoktur. Örneğin ilişkiye girilecek günlerle ilgili veya anne-babanın beslenmesiyle ilgili, ilişki şekliyle ilgili çeşitli yöntemlerin bebeğin cinsiyetini belirleyebileceği tarif edilir halk arasında ancak bunların hepsi söylentiden ibarettir, bir etkisi olduğu gösterilmemiştir.
Ayrıca bunlar ve aşağıda anlatılan diğer yöntemlerin bebeğin cinsiyeti seçimi amacıyla kullanılmasının etik açısından da sakıncaları vardır. Bebeklerin cinsiyetinin önceden belirlenmesi ve ona göre istenilen cinsiyette bebekler dünyaya getirilmesi doğadaki bazı hassas dengeleri bozabilir. Zaten çiftlerin çoğunun da düşüncesi en doğru şekilde “önemli olan bebeğin sağlıklı olması” şeklinde olmaktadır. Normalde dünyaya gelen erkek ve kız bebeklerin sayısı hemen hemen birbirine eşittir.
Unutmayın ki bazı yöntemleri deneyenler ve istediği cinsiyeti elde edenler tamamen tesadüften ibarettir. Zaten kız veya erkek toplam iki ihtimal olduğu için hangi yöntem denenirse denensin yüzde elli ihtimalle tutma şansı vardır. Hiç tutmaması zaten imkansızdır. Bu nedenle bu tür hikayelere itibar edilmemelidir. PGD denilen genetik yöntem dışında bebek cinsiyetini belirleyebilecek hiçbir yöntem yoktur, hepsi zaman kaybından ibarettir.
Bir erkek üreme hücresi (sperm) ile bir kadın yumurtasının birleşmesi sonucu gebelik meydana gelir. Kadının yumurta hücresi sadecer X kromozomu içerir, Y kromozomu kadında bulunmaz. Erkeğin spermlerinden bazıları X kromozomu, bazıları Y kromozomu içerir. Eğer X kromozomu içeren bir sperm kadının yumurtasını döllerse iki tane X yanyana gelir (XX) ve bebek kız olur. Eğer Y kromozomu içeren bir sperm kadının yumurta hücresini döllerse X ve Y yanyana gelmiş olur (XY) ve erkek bebek olur. Yani burada cinsiyeti belirleyen kadın değil erkeğin spermi olmaktadır.
Günümüzde bebeğin cinsiyetini belirlemek için kullanılabilen en gelişmiş ve kesin tanı yöntemi PGD (prekonsepsiyonel genetik tanı – PGT) yöntemidir. Bu yönemle tüp bebek işlemleri sırasında döllenmiş embriyodan bir hücre alınarak incelenir ve cinsiyetin yanı sıra kromozomal hastalıklar da araştırılır. Eğer hücre istenilen cinsiyette ise embriyo anne rahmine yerleştirilir. Ülkemizde bu yöntem cinsiyetin belirlenmesi için kullanılmamaktadır sadece genetik hastalıkların taranması için kullanılmaktadır. Birçok ülkede etik ve tıbbi sakıncalarından dolayı cinsiyet belirlemek için uygulanması yasaktır. Bu yöntemle cinsiyet %100 doğrulukla belirlenebilmektedir.
cinsiyet testi
Resmi büyütmek için üzerine tıklayın
Anne ve Babanın Beslenmesi ile İlgili Yöntemler
Bütün dünyada bununla ilgili yazılan ve anlatılan bazı öneriler olmasına rağmen hiçbirinin ispatlanmış bir etkinliği yoktur.
Çin Takvimi Yöntemi
Bu yöntemle kadının belirli yaşlarda ve belirli aylarda cinsel ilişkiye girmesiyle bebeğin cinsiyetinin belirlenmesi amaçlanmıştır ancak bilimsel bir geçerliliği ve kanıtı yoktur o yüzden burada bu yöntemin detayları anlatılmamıştır. Bu tür yöntemlerin etkisi yoktur. Çin takvimi hakkında detaylı bilgi için buraya tıklayınız.
Shettles Medotu
Landrum Sheetles isimli doktor tarafında geliştirilen metod Y kromozomunun X kromozomuna göre daha hızlı olması ve daha az yaşaması esasına dayanmaktadır. Bu mantıkla kadının yumurtlama anına yakın dönemde (yumurtlamadan kısa süre önce veya sonra) ilişkide bulunulursa bebeğin erkek olma ihtimalinin yüksek olacağını savunmaktadır. Tersine yumurtlama anından 2-4 gün önce ilişkiye girilirse bebeğin kız olma ihtimalinin artacağını savunur. Yumurtlama anını ise vücut ısısını hergün ölçerek veya servikal mukus değişikliklerine bakarak veya bazı idrar testleri ile anlamak gerekir. Bu yöntemin de cinsiyet belirlemede ne kadar başarılı olduğu tartışmalıdır.
Whelan Yöntemi
Shettles prensibinin tersini savunan bir yöntemdir. Elizabeth Whelan tarif etmiştir. Erkek bebek için yumurtlamadan 4-6 gün önce ilişkiye girilmesi gerektiğini savunurken, kız bebek için yumurtlamadan 2-3 gün önce ilişkiye girmek gerektiğini savunur. Shettles yöntemi ile çelişen bu yöntemin de etkisi tartışmalıdır.
Ericsson Albumin Yöntemi
Dr. Ericsson tarafından tarif edilen yöntemde erkekten alınan spermler X ve Y kromozomu içerenler şeklinde ikiye ayrılmaya çalışılır fakay bu ayırma işlemi zor olduğundan %100 oranında net bir ayırma gerçekleşemez vebaşarı da %100 olmamaktadır. Erkek bebek isteniyorsa Y kromozomu içeren bölgedeki spermler ile IUI (aşılama) yöntemi ile gebelik denenmektedir. Kız bebek isteniyorsa X kromozomu içeren bölgedeki spermler ile aşılama denenmektedir. Bu yöntemin uygulanması etik ve yasal açıdan sakıncalı bulunsa da %70-80 oranında başarılı olduğu bildirilmektedir ve bilimsel açıdan da tartışmalıdır.
Microsort Yöntemi
Bu yöntem de Ericsson yönemi ile aynı mantığa dayanmaktadır fakay spermlerin X veY şeklinde gruplara ayrılması için farklı bir yöntem kullanılmaktadır. Bu yöntemde flow sitometri ve FISH yöntemleri kullanılmaktadır. Bu yöntemle elde edilen spermler IUI (aşılama) veya tüp bebek yöntemleri ile rahim içerisine verilmektedir. %70-80 civarındabaşarı oranları bildirilmektedir.
BabyChoice Yöntemi (Selnas Yöntemi)
Bu yöntem kadın yumurta hücresinin yüzeyinin dönem dönem değişik kutuplaşmaya uğraması mantığına dayanmaktadır. Yani yumurta hücresi X ve Y kromozomu içeren spermleri bazı dönemlerde çekerken bazı dönemlerde itmektedir. İşte bu dönemleri belirleyen bir takvim oluşturularak hangi cinsiyette bebek isteniyorsa o dönemde ilişkiye girilmesi sağlanır. Anne veya babaya veya spermler ile yumurta hücresine herhangi bir müdahale, ayrıştırma v.b yapılmaz sadece oluşturulan takvime göre çiftlerin ilişkiye girmesi gerekir. Bu takvimi oluşturmak için isviçredeki laboratuvarlarına çiftlerin bazı bilgileri ve tahlil için kanları yollanmaktadır. Daha sonra çiftlere takvimleri yollanmaktadır. 1997 yılından bu yana uyguladıkları yöntemle cinsiyet belirleme konusunda %87 oranında başarı sağladıklarını bildirmektedirler.
Yukarıda anlatılan bütün yöntemlerden sonra unutulmamalıdır ki doğada kusursuz bir denge vardır ve bu dengeye insanların müdahale etmesi sakıncalı sonuçlar doğurabilmektedir. O nedenle cinsiyeti ne olursa olsun “sağlıklı” bir bebek dilemek en doğrusu olacaktır. Yukarıdaki bilgiler sadece bu konuda çeşitli duyumlarla kafaları karışan anne-baba adaylarını bilgilendirmek amacıyla verilmiştir.
ANNE KARNINDAKİ BEBEĞİN CİNSİYETİ NASIL, KAÇINCI HAFTALARDA ANLAŞILIR?
BEBEĞİN CİNSİYETİ NE ZAMAN BELLİ OLUR?
Hamilelik döneminde bebeğin cinsiyetini belirlemek için ultrason muayenesi yapılır. Bir bebeğin cinsiyeti daha gebelik oluştuğu andan itibaren genetik olarak bellidir ancak bunun dışarıdan gözle veya ultrasonla bakılarak belli olması için bebeğin belli bir büyüklüğe ulaşması gerekir. Ultrason ile bebeğin cinsiyeti en erken 3. ay bittiğinde yani 13 hafta civarında anlaşılsa da bu her zaman mümkün olmaz genellikle 16-17 haftalarda daha net izlenir. 20. haftaya yaklaştıkça cinsiyet en net şekilde değerlendirilir. Nadiren cinsiyet tespitinde yanılmalar olabilir, bir ay sonraki ultrason incelemesinde cinsiyet farklı görülebilir. Bu durum genellikle erkek bebeğin penisinin izlenmemesi durumunda olur. Yani bebeğin cinsiyeti erkek olarak tespit edilmişse yanılma pek olmaz çünkü penis izlenmiştir. Ancak kız denilen bebeklerde yanılma daha sıktır çünkü penisin görülememesi kız olduğu yanılgısını yaratabilir.
Ultrasonografi dışında gebelik sırasında amnosentez (anne karnından amnion suyu alınması) veya, koryon villus biyopsisi, kordosentez gibi yöntemlerle yapılan kromozomal incelemelerde de bebeğin cinsiyeti kesin olarak izlenir. Bu incelemelerde dişi (XX) veya erkek (XY) kromozomal yapısı izlenir.
Bunların dışında evde cinsiyet belirleme testleri üretilmiştir. Bu testler %80 oranında doğru cinsiyeti belirleyebilse de bazı sakıncalarından dolayı önerilmemektedir ve bazı ülkelerde yasaklanmaktadır. Bu konuda detaylı bilgiye aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.
KIZ VE ERKEK HAMİLELİKLERİ ARASINDAKİ FARK NEDİR?
Kız ve erkek bebek hamileliği arasında fark mıdır? Aynı mıdır?
Halk arasında karnında kız ve erkek bebek taşıyan hamilelerin şikayetleri, belirtileri hatta karın şekilleri arasında bazı farklar olduğuna dair bilgiler vardır ancak bunların hiçbir bilimsel geçerliliği yoktur.
Kız ve erkek bebek hamileliği hakkında yanlış bilinenler:
– Kız bebeğe veya erkek bebeğe hamile kalmakla annenin damak tadı, aşermesi arasında bir ilişki yoktur. Annenin canının tatlı veya ekşi yiyecekler çekmesi bebeğin kız veya erkek olduğunu göstermez.
– Kız ve erkek gebeliklerinin süresi arasında fark yoktur. Her iki durumda da gebelik ortalama 38-40 hafta kadar sürer ve sonrasında doğum gerçekleşir.
– Kız ve erkek bebek hamilelikleri arasında sezaryen gereksinimi veya sezaryen oranları açısından bir fark yoktur
– Kız bebeğin veya erkek bebeğin normal doğumu daha zor veya daha kolay olur diye bir fark yoktur.
– Annenin karın şeklinin sivri veya yuvarlak veya büyük/küçük olması bebeğin kız/erkek olduğunu göstermez.
– Kız veya erkek annelerinde hamilelik süresince bulantı, kusma, tansiyon yüksekliği, akıntı, lekelenme, kanama, düşük riski gibi belirti ve şikayetler açısından fark yoktur.
– Kız ve erkek bebeğe hamile olan anne adaylarının kilo alması açısından bir fark yoktur.
– Annenin aşırı uykuya düşkün olması bebeğin kız veya erkek olduğunu göstermez.
– Birinci veya ikinci gebeliğin kız/erkek bebek olması tamamen yüzde elli-elli şansa bağlıdır. Birinci ikinci arasında cinsiyet açısından dağılım farkı yoktur.
Özetle:
Hamilelik boyunca görülen hiçbir belirti, şikayet bebeğin kız veya erkek olması ile ilgili değildir, kız hamilelikleri ve erkek hamilelikleri benzer özellikler taşır.