7/24 Randevu ve sorularınız için arayabilirsiniz : 0 (232) 000 0 000

ADANA MİYOM TEDAVİSİ – MİYOM AMELİYATI – AMELİYATSIZ MİYOM TEDAVİSİ

Miyom Nedir?

Her dört kadından birinde hayatının bir döneminde ortaya çıkan miyomlar, kadınlarda en sık görülen sorunlardan birini oluşturmaktadır. Bunlar, rahim dokusundan kaynaklanan ve rahim şeklinin dışına taşan iyi huylu kitlelerdir.

Miyomu Büyüten Etken Nedir?

Miyomların ortaya çıkmasında genetik yatkınlığın önem taşıdığı bilinmektedir. Hastaların çoğunda birden fazla miyomun olduğu görülür. Östrojen, miyomların büyümesine neden olduğu için özellikle üreme çağında, hamilelik döneminde büyüdükleri gözlenmektedir. Miyomlar, rahimdeki yerleşimlerine göre farklılaşır ve rahim içi astar dokuya doğru büyüyebildikleri gibi rahim içi kas dokusunda da yer alabilir. Ayrıca, rahim dışına doğru büyüyen miyomlar ve saplı miyomlar da kadınlarda görülebilir. Bunun dışında yumurtalık bölgesinde gelişen miyomlar da olabilmektedir.

Sebebi ve nasıl oluştuğu tam olarak hala bilinmeyen miyomlar, gebelik kayıpları ve üreme bozukluğuna neden olmaktadır. Yaş, etnik köken, doğum yapmamış olmak, obezite gibi faktörler miyom gelişme riskini artırmakta, fazla doğum yapmış olmak miyom riskini azaltmaktadır. Rahmin patolojik incelemelerinde kadınların %77’sinde bir ya da daha fazla sayıda miyomun olduğu ve bunların üreme çağındaki kadınların %60’ında bazı problemlere yol açtığı görülmüştür.

Miyomların Sıklığı Nedir?

Miyomlar çok sık rastlanan ve en çok rahimde oluşan iyi huylu tümörlerdir. Her 10 kadında yaklaşık olarak 10 adet iri olmayan zararsız miyoma rastlanmaktadır. En çok 35-40 yaş aralığında görüşmektedir.

Miyom Belirtileri

Miyomların büyük çoğunluğu belirti vermeyip herhangi bir şikayet yaratmayabilir. Bununla birlikte miyomlarla ilgili en sık rastlanan şikayet ise düzensiz kanamalar olmaktadır. Ayrıca, hamilelikte olduğu gibi alt karın bölgesinde ağrı ve bası hissi ortaya çıkabilmektedir. Bu durum idrar kapasitesini azaltarak sık tuvalete çıkma ihtiyacı yaratabilmektedir. Yine miyomu olan kadınlarda düzensiz kanamalara bağlı olarak demir eksikliği anemisi de gelişebilmektedir. Dolayısıyla da halsizlik, yorgunluk, nefes darlığı gibi sorunların da yine miyomlara bağlı olarak ortaya çıktığı görülmektedir.

Miyomlar Gebe Kalmaya Engel Olur mu?

Kadınlarda çok sık görülmesi nedeniyle son derece önemli bir sorun olan miyomlar gebe kalma üzerinde de negatif yönde etkili olabilmektedir. Miyomların çeşitleri de gebeliğe engel olma durumunu etkilemektedir.

Miyom Çeşitleri Nelerdir?

  • Submüköz Miyom
  • İntramural Miyom
  • Subseröz Miyom
  • İnterligamentöz Miyom
  • Paraziter Miyom

Bunlar arasında en çok görülen miyom türleri; intramural, submüköz ve subseröz miyomlardır. Rahim içinde veya rahim iç duvarının yakınında yerleşen ve endometrium denen submükoz miyomların, gebeliği zorlaştırdığı ve gebelik şansını artırmak için bu miyomların çıkarılması gerektiği birçok çalışma ile kanıtlanmıştır.

İntramural dediğimiz rahim duvarının içerisinde bulunan miyomların, gebeliği engelleyip engellemediği tartışmalı olmakla beraber eğer bu miyomlar 4 cm. ve üzerinde ise çıkarılmaları önerilmektedir. Bu büyük miyomların rahmin kasılmasına neden olduğu, rahimin kanlanmasını bozarak bebeğin gelişimini olumsuz etkilediği ve ileri gebelik safhalarında erken doğuma neden olduğu düşünülmektedir. Aynı şekilde tüplere yakın yerleşimli miyomların büyüklüğü ne olursa olsun tüplerden geçişi olumsuz etkilediği bilinmektedir. Rahmin dışına yerleşmiş subseröz miyomların ise gebeliğe olumsuz etkisi olduğuna dair bir kanıt bulunmamaktadır.

Hangi Miyomlar Alınmalıdır, Her Miyom Ameliyat Edilir mi?
Hangi miyomların alınması gerektiği kadının şikayetlerine ve neden olduğu sonuçlara göre belirlenir. Eğer miyomun çapı 5 santim veya daha büyükse veya miyom büyümeye devam ediyorsa ve aynı zamanda şikayetler hayat kalitesini bozuyor ve semptom yaratıyorsa tedavi gerektirir.

Miyom tedavisi cerrahidir. Medikal tedavi için kullanılan birtakım ilaçlar vardır ancak bunlar sadece operasyon öncesi çok büyük miyomları küçültmek ve operasyona yardım sağlamak amacıyla kullanılmaktadır. Miyomlara yaklaşım cerrahi olmalıdır ama bu her miyomun ameliyat edilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Semptom veren, problem çıkartan miyomlar ameliyat edilmelidir. Örneğin kanama yapan, rahmin çok aşırı büyümesine bağlı olarak mesaneye ve rektuma baskı yaparak bu bölgelerde idrar problemleri ortaya çıkaran, kabızlık veya kalın bağırsakla ilgili problem çıkaran miyomlar ve saplı miyomlar kendi etraflarında dönerek ağrı yapabilirler. Bazen tamamen dönerler, bu takdirde acil olarak ameliyat edilmesi gerekir, bazı durumlarda miyomlar rahim ağzından rahim dışına doğru sarkarlar, bu miyomların ameliyatla çıkartılması gerekmektedir.

Karın içerisinde çok büyük bir kitle oluşturan miyomlar ameliyat edilmelidir. Rahim içinde direkt büyüyen ve kanama yapan miyomlar ameliyat edilmektedir. Kanama, ağrı, büyüklük gibi birtakım özellikler taşımayan miyomların ameliyat edilmesine gerek yoktur. Miyom ameliyatları kapalı ve açık olarak yapılabilir. Ameliyat sonrası hasta gebelik planlamasını ancak 4-6 ay sonra yapabilir. Bu tüp bebek tedavisi gören hastalar için önemli bir süredir. O nedenle her hasta kendi durumuyla değerlendirilir, hasta için avantaj ve dezavantajları, daha önce yaptığı denemeler mevcutsa daha farklı yaklaşım izlenmelidir. Miyomların ameliyatıyla ilgili kesin kurallar söz konusu değildir. Hastaya göre yaklaşım göstermek hasta için en doğrusudur.

Miyomlar Ne Zaman Ameliyat Edilmeli?

Kadın açısından miyomlar sıkıntılı bir durum yaratmaya başladığında büyüme devam ediyorsa, ciddi bir baskı oluşturuyor ve şiddetli kanamalar yaşanıyorsa, gebeliğe engel oluyorsa düşüklere sebep olabilecek durumlar söz konusu ise miyomlar tedavi gerektirir. Ameliyat açık cerrahi ya da laparoskopi veya histeroskopi yoluyla yapılır. Rahim içi astar dokuya doğru büyüyen miyomlar histeroskopi tekniği ile vajinadan girilerek alınır.

Miyom Ameliyatlarında Hangi Yöntemler Kullanılır?

Bugün birçok büyük merkezde miyom ameliyatları ağırlıklı olarak laparoskopik yolla yapılmaktadır. Miyomlar bu yöntemde karın hiç açılmadan göbek çukurundan girilerek (laparoskopi) ameliyat edilir. Ve eskiden sorun oluşturan büyük ya da çok sayıda miyomlar dahi deneyim ve teknik altyapı olanaklarının gelişmesiyle birlikte kapalı yöntemle ameliyat edilebilmektedir.

Eğer hasta menopozda veya menopoza yakın bir dönemdeyse rahmin tümünün alınması söz konusu iken henüz doğurganlığını tamamlamamış veya rahmini kaybetmek istemeyen hastada sadece miyom veya miyomların alınması mümkündür.

Miyom Ameliyatı Nedir ?

Miyom ameliyatları iki şekilde yapılabilir. Laporoskopik olarak kapalı ameliyatlar ya da açık ameliyatlar. Kapalı ameliyatların açık ameliyatlara belirgin bir üstünlüğü vardır. En önemli özelliği, kan kaybı minimal düzeydedir. Hastanın hastanede kalma süresi çok kısadır. Ameliyattan sonraki ağrı problemleri minimalize edilmiştir. Bu nedenden dolayı, hasta açısından büyük bir konfordur hasta ameliyattan en geç 24 saat sonra çıkar ve yaklaşık birkaç gün içinde de günlük yaşamına döner. Bu da ne getirir bize iş gücü kaybı minimaldir çalışmıyorsa da ailesinin yanında durur çocuklarına bakar ve böylece yaşamını daha konforlu olarak devam ettirir.

Günümüzdeki yaklaşım, laporoskopik olarak miyomların çıkarılmasıdır. Ama çıkarılamayacak kadar büyük miyomlar veya da çok çok sayıda 10-15-20 tane miyom varsa bu takdirde de laporoskopik ameliyata devam etmek sadece ameliyat süresini uzatır bu tip hastalarda açık ameliyat yapmak hastanın ameliyat süresinin kısaltılması ve konforu için daha uygundur.

Miyomların Ameliyatsız Tedavisi Mümkün müdür?

Miyom tanılarında ameliyatsız tedavi mümkündür. Magnet rezonans (MR) rehberliğinde ses dalgalarının fokuslanması (high-intensity focused ultrasound guided by magnetic resonance (MR-HIFU) işlemi binlerce hastada başarı ile uygulanmıştır. Narkoz ve ameliyat gerektirmeyen bu yöntem her dört miyom hastasından ancak biri için uygun olabiliyor. Başarılı sonuçlara ulaşabilmek için vakaların mutlaka doğru seçilmiş olması gerekir.

Akustik tedavi bir MR cihazı içinde ses dalgalarının miyomun 70 ila 80 dereceye ısıtılması yoluyla küçülmesini sağlar. Vakaların da yaklaşık %30’u bu yöntemle tedaviye uygundur. Ayrıca derin damarlar üzerinde operasyon ile miyom damarının tıkanması (embolizasyon tekniği) bazı vakalarda düşünülebilir.

Miyomlar Kansere Döner mi?

Genel düşünce miyomların kansere dönüşmediğidir. Yalnız yaklaşık olarak bin hastadan birinin kanser olabileceği üzerinde durulmaktadır. Özellikle hızlı büyüyen miyomlardan ve menopoz sonrası büyümesine devam eden miyomlardan şüphelenilmesi ve buna tedbir alınarak bu tip hastaların opere edilmesi gerekmektedir.

Miyomlar infertiliteye Yol Açar mı?

Miyomlar kısırlığa yol açabilir. Yapılan bazı çalışmalar, miyomların aslında belli bir büyüklük dışında olanların hiçbir şekilde infertiliteye neden olmadığını gösterdiği gibi, bazı yayınlarda miyomların mutlaka çıkarılması gerektiği ve bunların infertilite nedeni olabileceği söylemiştir.

Bu durum tam anlamıyla açıklığa kavuşmamıştır. Miyomların pozisyonu rahim içinde, endometriuma yakınsa, bebeğin yerleştiği yerdeyse, özellikle de belli bir büyüklük üstündeyse embriyonun tutunmasını engellediği veya erken düşüklere yol açtığı zaten bilinen bir gerçektir. Bu tip miyomların mutlaka tedavi öncesi çıkarılması gerekir bu durum gebelik oranlarında ciddi anlamda artışa neden olacaktır. Rahim dışında yerleşen bir miyom, boyut olarak küçük miyomun gebeliği engellemeyeceği aşikardır.

Miyomlar, Tüp Bebek Tedavisinde Başarıyı Etkiler mi?

Miyomlar tüp bebek tedavisinde başarıyı gerçekten etkileyen faktörlerdir. Fakat burada en önemli bir nokta, miyomun yeridir. Yani rahim dokusu içerisinde miyom gerçekten bizim embriyoyu transfer ettiğimiz boşluk içerisine mi dolmakta yoksa rahmin orta tabakasından daha doğrusu kas yoğunluğunun olduğu tabakadan mı gelişmekte, yoksa rahmin dışarısında bizim embriyo transferi yapacağımız bölgeyle hiçbir ilgisi olmayan bir yerde mi gelişmektedir, bu sorular önem arz etmektedir. Özellikle rahmin dışında yerleşen miyomların tüp bebek başarısı üzerinde herhangi bir etkisi yoktur. Fakat rahmin orta kısmında, kas dokusunun yoğun olduğu kısımda özellikle 4 santimetrenin üzerindeki miyomlarla birlikte rahmin içerisindeki boşlukta yerleşmiş miyomlar tüp bebek başarısını kesinlikle azaltmaktadır. Boşluk içerisindeki miyomların histeroskopik yöntemle rahmin orta kısmındaki miyomların da laparoskopik yöntemle alınması tüp bebek başarısını artırır. Miyom Tedavisi

Hamilelikte Miyom Tedavisi

Rahim çevresi veya rahimde miyomu bulunan, hamilelik öncesinde tedavi görmemiş kadınlar için hamileliğin ilk üç ayı tehlikelidir. Üç aylık riskli dönemi atlatan anne adaylarının gebe takibi sürecinden sonra doktoru uygun görürse doğum esnasında miyomları da temizlenmektedir. Bunun yanı sıra miyomu olan anne adaylarında diğer kadınlara göre erken doğum, düşük riski, bebeğin gelişim geriliği anormallikleri daha sık izlenmektedir. Dikkatli bir gebelik takibi ile başarılı bir doğum gerçekleştirebilir.

Menopozda Miyom Küçülür mü?

Menopoz evresinde vücut östrojen hormonu salgılamamaktadır. Bu nedenle menopozda miyomlar küçülür.Rahim miyomları, rahim dokusundan kaynaklanan, çapları genellikle 1-15cm arasında değişebilen iyi huylu tümörlerdir. Miyomlara bazen fibroid, leyomiyom, leyomiyomata veya fibromiyom da denmektedir.

Miyomlar, kadın genital organlarının en sık rastlanan tümörleridir; 35 yaşın üzerindeki her üç kadının birinde, muayene ya da ultrasonla saptanabilecek büyüklükte miyomlar mevcuttur. Ancak, çok küçük miyomlar da dahil edilirse, bazı araştırmacılar menapoza kadar hemen her kadında miyom oluştuğuna inanmaktadır. Hastaların çoğunda, rahim içinde birden fazla miyom bulunur, bu sayı bazen 50 nin üstüne çıkabilir. Kadınlık hormonu olarak bilinen östrojen, miyomların büyümesine yol açar. Bu nedenle miyomlar genellikle üreme çağında ve hamilelikte yaklaşık 2-3 kat büyürler, menapozda ise eğer hasta hormon ilacıkullanmıyorsa genellikle küçülürler. Miyom Ameliyatı

 

 

Miyomlar, rahim dokusundaki yerleşimlerine göre 3 gruba ayrılırlar;

SUBMUKÖZ MİYOMLAR

Rahimin iç yüzüne doğru büyüyen miyomlardır. En az rastlanan miyom tipidir. Ancak, en çok kanama problemi bu tür miyomlarda olur. Kanamalar genellikle adet kanamasında artma ve süresinde uzama şeklindedir.

İNTRAMURAL MİYOMLAR

Rahim kas dokusu içinde yerleşimli miyomlardır. En sık rastlanan miyom tipidir.Submuköz miyomlar gibi, adet kanamasında artma, adet süresinde uzama ve buna bağlı kansızlığa neden olurlar. Aynı zamanda karında ağrı ve rahimde büyüme sonucu dolgunluk hissi ve idrar kesesine bası sonucu sık idrara çıkma gibi problemlere yol açabilirler.

SUBSERÖZ MİYOMLAR

Rahimin dış yüzüne doğru büyüyen miyomlardır. Tipik olarak, kanama problemlerine yol açmazlar. Daha çok karın ağrısı, sırt ağrısı, dolgunluk hissi ve sık idrara çıkma, kabızlık gibi bası belirtilerine neden olurlar.

MİYOMUN BELİRTİLERİ NELERDİR?

Rahim miyomlarının çoğu herhangi bir şikayete yol açmaz ve tedavi gerektirmezler. Ancak tüm miyomların yaklaşık %10-20 sinde ciddi şikayetler ortaya çıkar. Miyomlarda en sık görülen yakınma, adet kanamalarının uzun ve şiddetli olmasıdır.

Bu kanamalar bazen çok bol ve pıhtılı olabilir. Kronik kanama nedeniyle hastalarda kansızlık (anemi) gelişebilir. Miyom hastalarında sık rastlanan diğer yakınmalar şunlardır:

  1. Karın ağrısı ve dolgunluk hissi
  2. Sırt ve bacak ağrısı
  3. Cinsel ilişki ile ağrı oluşması
  4. Sık idrara çıkma (miyomların idrar torbasına bası yapması sonucu)
  5. Kabızlık ve gaz (miyomların kalın barsağa bası yapması sonucu)

NASIL TEŞHİS EDİLİR?

Miyomların çoğu, kadın doğum ve radyoloji uzmanları tarafından rahim ultrasonografisi sırasında saptanırlar. Ancak, ultrasonografide, genellikle var olan miyomların ancak bir kısmı görülebilir, altta yatan bazı hastalıklar da atlanabilir. Manyetik rezonans (MR) cihazıyla, hem rahim çeşitli açılardan daha iyi değerlendirilir hem de miyomların hemen hepsi görüntülenebilir. Bu nedenle, miyom hastalarında tedavi seçenekleri değerlendirilirken mutlaka MR tetkiki yapılmalı ve bu değerlendirme MR bulgularına göre yapılmalıdır.

Miyom hastalarında, eğer miyomlar büyümüyorsa, hastanın yaşı menapoza yakınsa ve miyomlar şikayet yaratmıyorsa tedavi olmak gerekli değildir. Ancak, hastaların önemli bir kısmında ağrı, sık idrara çıkma, adet kanamasında artma ve kansızlık gibi şikayetler vardır ve tedavi gerektirir.

Bazı hastalarda, aralıklarla çekilen ultrason ya da MR larda miyomlarda büyüme görülebilir. Bu hastalarda henüz şikayet olmasa bile büyüyen miyom eninde sonunda şikayete yol açacağından tedavi uygulamak gerekebilir. Tedavi kararında hastanın yaşı da etkilidir. Genç hastalarda miyomların gelecekte büyüme ve probleme yol açma olasılığı yüksektir, bu yüzden genç hastalarda daha sıklıkla tedavi uygulanır. Buna karşılık menapoza yakın bir hastada eğer miyomlar büyümüyorsa ve şikayet yaratmıyorsa hasta tedavi olmamayı tercih edebilir. Miyomlar için tedavi kararı verilirken belirtilen bu faktörlerin tümü göz önüne alınmalıdır. Tedavi kararı alınan hastalar için günümüzde aşağıdaki seçenekler mevcuttur:

HORMON TEDAVİSİ

Bu tedavide, hastaya GnRH agonistleri denen ve menapoz oluşturup östrojen düzeyini düşüren ilaçlar verilir. Böylece, miyomlarda küçülme ve miyomu besleyen damarlarda incelme görülebilir, buna bağlı olarak hasta şikayetleri azalabilir. Ancak bu iyileşme kalıcı değildir. Hormon tedavisi kesildiğinde, miyomlar hızla büyürler ve damarları da hızla eski haline döner. Ayrıca bu ilaçlar uzun süre kullanılırsa, hastada osteoporoz (kemik erimesi) ve şiddetli menapoz belirtileri görülebilir. Bu nedenle, hormon ilaçları miyomların kalıcı tedavisi için kullanılamaz. Ancak diğer tedavi seçeneklerini reddeden hastalarda kısa süreli iyileşme sağlamak ve miyomektomi amaliyatından önce miyomların ameliyatta daha az kanamasını sağlamak amacıyla kullanılabilir. Ameliyatsız Miyom Tedavisi

MİYOMEKTOMİ NEDİR ?

Miyomektomi
Genel anestezi altında rahimdeki miyomların ameliyatla teker teker dışarı alınmasına dayanır. Bu şekilde, rahim alınmadan miyomların tedavisi sağlanabilir ve özellikle genç kadınlarda doğurganlık potansiyeli korunabilir. Miyomektomi, genellikle karından açık cerrahi şeklinde yapılır, ancak laparoskopik ya da histeroskopik olarak da uygulanabilir. MR tetkikinde rahim içinde bir tane ya da yüzeyel yerleşimli birkaç tane miyom saptanmışsa, miyomektomi uygun bir tedavi yöntemi olabilir. Ancak miyom sayısı arttıkça ameliyat güçleşir, riskler artar ve sonuçları daha az yüz güldürücü olur.

Rahimde çok sayıda miyomu olan hastalarda, miyomektomi ameliyatı daha uzun sürer, kan kaybı daha fazla olur ve ameliyattan sonra ağrı ve diğer komplikasyonlara daha fazla rastlanır. Ameliyattan sonra hastanede kalış süresi histerektomiden bile fazla olabilir. Çok sayıda miyomu olan hastalarda, ameliyatla tüm miyomları temizlemek güçtür, ayrıca hangi miyomun hasta şikayetlerine yol açtığını saptamak da zorlaşır. Bu nedenle bu tür hastalarda, ameliyat başarıyla yapılsa bile hastaların yaklaşık %20-25 inde hasta şikayetleri tekrarlar ve ikinci bir ameliyat (genellikle histerektomi) gerekebilir.

HİSTEREKTOMİ NEDİR ?

Histerektomi
Genel anestezi altında rahimin tümü ameliyatla dışarı alınır. Hasta eğer 40 yaşın üzerindeyse, genellikle yumurtalıkların da alınması tercih edilmektedir. Genellikle, çok sayıda miyomu olan, menapoza girmiş ya da artık hiçbir şekilde hamilelik istemeyen hastalarda uygulanır. Radikal bir tedavi yöntemidir, rahim alındığı için tüm miyomlar tedavi edilmiş olur, ayrıca rahim ve yumurtalık kanseri riski (yumurtalıklar da alınırsa) ortadan kalkar. Yumurtalıklardan salgılanan hormonlar hastaya ameliyattan sonra ilaç olarak verilir (hormon replasman tedavisi).

Histerektomi ameliyatı, hastalar tarafından istenmese de günümüzde rahim miyomları için en çok uygulanan tedavi yöntemidir. Amerika Birleşik Devletleri’nde, her yıl 650.000 histerektomi yapılmakta ve bunların yaklaşık %90 ı miyom gibi “iyi huylu” hastalıklar için uygulanmaktadır. Ancak bu yaklaşımın doğruluğu son zamanlarda ciddi olarak sorgulanmaktadır. Yapılan bir çok çalışmada, histerektomi olan hastalarda koroner kalp hastalığı, osteoporoz (kemik erimesi), demans (erken bunama) ve depresyon riski daha fazla bulunmuştur. Ayrıca histerektomi ameliyatından sonra, kabızlık, idrar tutamama, psikoseksüel sorunlar ve “şiddetli menapoz” gibi yaşam kalitesini düşüren bir dizi problem ortaya çıkabilir. Bu nedenlerden dolayı, histerektomi günümüzde, embolizasyon ve miyomektomi gibi yöntemlerle tedavi edilemeyen miyom hastalarında son çare olarak düşünülmesi gereken bir yöntem olarak kabul edilmektedir.

HAYFU (YÜKSEK YOĞUNLUKLU ODAKLANMIŞ ULTRASON)

Hayfu Hayfu ya da HIFU (High Intensity Focused Ultrasound), yüksek yoğunlukta ultrason dalgalarının Emar ya da ultrason kılavuzluğunda, bir mercek yardımıyla istenen dokuya odaklanması ve o dokunun oluşan yüksek ısıyla yakılması işlemidir. Hayfu, özellikle kanser tedavisinde son 10 yılda kullanımı gittikçe artan bir yöntemdir. Bu yöntemle en çok prostat, pankreas, kemik ve yumuşak doku tümörleri ile ilgili çalışmalar yapılmaktadır. Ancak yöntemin hangi tümör tiplerinde ne ölçüde başarılı olduğu henüz net olarak ortaya konamamıştır. Ayrıca, başarısı kanıtlanmış diğer tedavi yöntemleriyle kıyaslamalı çalışmalar çok azdır. Yöntem, rahim miyomlarında da kullanılmış ve umut verici sonuçlar elde edilmiştir. Hayfunun en önemli avantajı ciltten herhangi bir kesi yapılmadan tedavi imkanı sağlaması ve hastanede kalış süresinin kısa olmasıdır. Ancak yöntemin bazı dezavantajları ve kısıtlılıkları da bulunmaktadır.

Hayfu için, ultrason dalgalarının herhangi bir engelleme olmaksızın ciltten tümöre ulaşabilmesi gerekir. Ancak, kemik dokusu ve içi hava ile dolu organlar (akciğer, mide, barsak vs) ultrason dalgalarını engellerler. Bu nedenle cilt ile tümör dokusu arasında bu tür doku ya da organlar varsa Hayfu uygulanamaz. Ayrıca, işlem sırasında tümör yakılırken tümörün yanındaki dokularda da ısınma meydana gelir. Bu da bazı hastalarda siyatik sinir hasarına bağlı bacak ağrılarına, cilt yanıklarına ya da cilt altı yağ dokusunda sertleşmeye neden olabilir.

Hayfu uygulamasında, tümör ultrason ya da Emar ekranında görüntülenir ve ultrason dalgalarının odaklandığı nokta tümör içinde sürekli yer değiştirerek tümörün her bölgesi yakılmaya çalışılır. Bu, uzun süren zaman alıcı bir işlemdir. Özellikle Emar kılavuzluğunda yapılırsa, normalde çok yoğun olan Emar cihazlarının uzun süre bu işlem için ayrılması gerektiğinden maliyet yükselir. Tümörün sayısı ve çapı ne kadar büyük olursa Hayfu o kadar uzun ve maliyetli olur. Bu nedenle rahimde çapı çok büyük olmayan tek ya da birkaç miyomu olan hastalarda miyomlar özellikle cilde yakın yerleşimli ise Hayfu iyi bir seçenek olabilir. Bunun dışındaki hastalarda Hayfu uygulaması pratik değildir. Ayrıca Hayfu için miyomun mutlaka ultrason ya da Emar da görülüyor olması gerekir. Bu yöntemlerle görülemeyen küçük miyomlara Hayfu’ nun herhangi bir etkisi olmayacaktır. Yapılan çalışmalarda Hayfu’ nun miyom hastalarının ancak %25 inde uygulanabileceği, geri kalan hastalarda uygun bir seçenek olmadığı gösterilmiştir. Miyom Tedavisi Fiyatları

Hayfu, yan etkileri ve komplikasyonları az olan bir yöntemdir. Ancak miyomlardaki uzun süreli etkinliği konusunda bazı soru işaretleri bulunmaktadır. Bunun nedeni Hayfu ile miyomun tamamının bir seferde yakılmasının zor oluşudur. Bu nedenle miyomu tamamen yakabilmek için Hayfunun birkaç kez yapılması gerekebilir. Buna rağmen de tam olarak yakmak mümkün olmayabilir. Tamamen tedavi olmayan miyomlar tekrar büyüyebilir ve problem yaratabilirler. Hayfu ile perkütan radyofrekans ablasyonu kıyaslayan bir çalışmada, Hayfu ile miyomların tam yanma oranı daha düşük bulunmuştur (Meng X ve ark, CVIR 2010) Hayfu ile embolizasyonu kıyaslayan yakın tarihli bir çalışmada da, Hayfu’nun miyom şikayetlerini gidermede embolizasyona göre daha az başarılı olduğu ve ikincil tedavilere daha fazla ihtiyaç gösterdiği ortaya konmuştur (Froeling ve ark, CVIR 2013).

PERKÜTAN ABLASYON

Perkütan Perkütan ablasyon, vücuttaki tümörlerin ciltten ultrason ya da tomografi kılavuzluğunda özel bir iğne ile girilerek tahrip edilmesi işlemidir. Bunun için en çok radyofrekans ve mikrodalga gibi tümörü ısıtan ya da kriyoablasyon gibi tümörü donduran yöntemler kullanılır. Literatürde, miyom tedavisinde her üç yöntemin de kullanımıyla ilgili çalışmalar vardır.

Perkütan ablasyon, kanser tedavisinde yıllardır kullanılan etkinliği kanıtlanmış bir yöntemdir. Ancak, ablasyon sırasında iğnenin ciltten ya da vajinadan girilerek miyomun orta kısmına yerleştirilebilmesi gerekir. Bunun için, tıpkı Hayfu’da olduğu gibi, miyomun ultrasonda rahatça görülebilmesi, yüzeyel yerleşimli olması ve sayıca az olması gerekir. Ayrıca 5 cm den büyük tümörlerde yeterince etkili olmadığı, rahimin iç yüzüne (endometrium) yakın tümörlerde ise riskli olabileceği düşünülmektedir.

EMBOLİZASYON

Lokal anestezi altında, kasıktan ince bir kateterle rahimi besleyen atardamarlara girilir ve bu damarları tıkayıcı tanecikler verilir. Damarları tıkanan miyomlar beslenemezler ve doku ölümü sonucu gittikçe küçülürler, böylece ağrı ve kanama gibi şikayetler kaybolur ya da belirgin olarak azalır. Normal rahim dokusu ise, karın bölgesindeki diğer damarlardan da beslenmeye devam ettiğinden embolizasyon işleminden etkilenmez.

Embolizasyon, rahim miyomlarının tedavisinde özellikle 2000 li yıllarda gittikçe daha sık olarak kullanılan bir yöntemdir. En önemli avantajları, lokal anestezi yardımıyla bir “anjio” işlemiyle yapılması, herhangi bir ameliyat kesisi olmaması ve hastaların çoğunun ertesi gün hastaneden ayrılabilmesidir. Bu yöntemin histerektomiye üstünlüğü, rahimin korunması, miyomektomiye üstünlüğü de sadece ameliyatla alınan miyomlara değil, rahimdeki tüm miyomlara etkili olmasıdır. Ancak her yöntem gibi embolizasyon tedavisi de “doğru seçilmiş” hastalara uygulandığı zaman başarılıdır ve bu seçim için mutlaka bu konuda deneyimli bir girişimsel radyoloji uzmanından fikir alınmalıdır.

EMBOLİZASYONUN RİSKLERİ

Miyom embolizasyonu oldukça emniyetli bir tedavi yöntemidir, miyomektomi ve histerektomiye göre komplikasyon (tedaviye bağlı problem yaşanması) oranı daha düşüktür. Ancak her tedavi gibi, embolizasyondan sonra da bazı yan etkiler oluşabilir:

Hastaların küçük bir kısmında işlemden sonra amenore (adetten kesilme) görülebilir. Bu olay genellikle geçicidir, ancak hastaların yaklaşık %1-2’ sinde kalıcı da olabilir. Kalıcı amenore özellikle yaşı 45’ in üzerinde olan ve menapoza yaklaşan kadınlarda daha sıktır.
Hastaların %1’ inden azında embolizasyondan sonra rahimde enfeksiyon gelişebilir ve ilave tedaviler gerekebilir.
Yine hastaların %1’ inden azında, işlemden sonra mikrobik olmayan iltihap ve buna bağlı vajinal akıntı gelişebilir.
Hastaların %2-3 ünde embolize edilen miyomlar çocuk doğurur gibi vajinadan dışarı atılabilir. Bu durum miyomların kaybolmasını kolaylaştırır ve genellikle hastaların istediği bir durumdur. Ancak büyük miyom parçaları vajinadan atılırken ağrıya neden olabilir.

EMBOLİZASYONUN AVANTAJLARI

Embolizasyonun, miyom tedavisinde kullanılan miyomektomi ve histerektomi ameliyatlarına göre aşağıdaki avantajları vardır:

  • İşlem, genel anestezi ya da belden iğne yapılmaksızın sadece kasık uyuşturularak yapılır.
  • Kan kaybı olmaz, kan transfüzyonu gerekmez.
  • Ameliyat kesisi, yara izi olmaz, tüm tedavi kasıktaki 2mm lik bir anjio deliğinden uygulanır.
  • Hastanede kalış süresi ve normal yaşama dönüş süresi çok daha kısadır.
  • İşleme bağlı komplikasyonlar görülebilir, ancak bu komplikasyon oranı miyomektomi ve histerektomiye göre çok daha düşüktür.
  • Histerektomiden farklı olarak rahim ve yumurtalıklar alınmaz, böylece hem doğurganlık korunur hem de histerektominin yarattığı problemler yaşanmaz.
  • Miyomektomide, sadece ameliyatla dışarı alınabilen miyomlar tedavi edilmiş olur, alınamayan ya da gözden kaçan miyomlar yeniden büyüyebilirler ve tekrarlamalara neden olabilirler.
  • Embolizasyon ise rahimin her tarafındaki miyomlara etkili olan bir yöntemdir. Bu nedenle, miyomların tekrarlama riski embolizasyonda miyomektomiye göre çok daha düşüktür.

EMBOLİZASYONUN DOĞURGANLIĞA ETKİSİ

embolizasyon hamilelik

Embolizasyondan sonra hamile kalan ve tamamen normal doğum yapan pek çok kadın mevcuttur. Dolayısıyla, embolizasyon tedavisinin genel olarak hamile kalmaya ve sağlıklı doğum yapmaya bir engel oluşturmadığına inanılmaktadır. Ancak, embolizasyon işlemi sırasında, teorik olarak çok az da olsa yumurtalıklara ve rahime hasar verme riski mevcuttur. Bu risk, özellikle çok küçük çaplı tıkayıcı tanecikler kullanılması ve agresif bir embolizasyon yapılması durumunda geçerlidir. Ancak, embolizasyon sırasında orta-büyük boy tanecikler kullanılırsa ve embolizasyon rahimin ana damarları tıkanmaya başladığında sonlandırılırsa bu risk minimaldir. Miyom tedavisi sırasında rahime zarar verme riski diğer tedavi yöntemlerinde de mevcuttur; miyomektomi sırasında kullanılan dikişler enfeksiyon, yapışıklık ve rahimde deformasyona neden olabilir, kanama durdurulamazsa acil histerektomi gerekebilir. Hayfu ve perkütan ablasyonda miyom yakılırken uygulanan ısı çevre dokulara ve rahmin iç yüzüne de zarar verebilir. Sonuç olarak miyomda uygulanan her tedavi olumlu etkileri yanında hastanın sonradan hamile kalma olasılığını etkileyebilir. Bu konuyla ilgili tedavi yöntemlerini kıyaslayan çalışmalar azdır. Son yapılan bir çalışmada, hamilelik isteyen miyom hastalarında, miyomektomi ameliyatı ve embolizasyon sonrası hamile kalma oranları aynı bulunmuştur

EMBOLİZASYON & MİYOMEKTOMİ:

Hem embolizasyon hem de miyomektomi, rahim miyomlarını tek başına tedavi edebilen yöntemlerdir. Ancak bazı durumlarda, iki yöntemin birlikte kullanılması hasta için daha yararlı olabilir. Bunun bir örneği rahimde çok sayıda miyomu olan (bu nedenle embolizasyona uygun olan), ancak ilave olarak ince saplı subseröz ya da submuköz miyomları olan (bu nedenle miyomektomiye uygun olan) hastalardır. Bu tür hastalarda, histerektomi yerine embolizasyon yapılıp laparoskopik ya da histeroskopik olarak saplı miyomlar alınabilir ve böylece rahim korunarak minik kesilerle hasta tedavi edilmiş olur. Embolizasyondan sonra uygulanan miyomektomilerde, operasyon esnasında kan kaybının çok azaldığı, ameliyatın belirgin olarak kolaylaştığı ve rahimden daha fazla sayıda miyomun problemsiz olarak alınabildiği gösterilmiştir. Miyom Ameliyatı Ücretleri

HANGİ HASTADA HANGİ TEDAVİ

Rahim miyomlarının tedavisinde, günümüzde en sık kullanılan yöntemler histerektomi, miyomektomi ve miyom embolizasyonudur. Histerektomi ve miyomektomi, kadın doğum uzmanları tarafından, embolizasyon, Hayfu ve perkütan ablasyon tedavileri ise bu tedavilerde deneyim sahibi bazı girişimsel radyologlar tarafından yapılır.

Bu nedenle, hangi hastada hangi tedavi yönteminin en uygun olacağı konusunda, ideal olarak kadın doğum uzmanları ve girişimsel radyologlar birlikte karar vermelidir. Bu mümkün olamıyorsa, özellikle histerektomi gibi telafisi mümkün olmayan bir operasyon yapılmadan önce, mutlaka miyom embolizasyonu ve diğer yeni tedaviler konusunda deneyimli bir girişimsel radyoloji uzmanının fikri alınmalıdır.

Miyom hastalarında hangi tedavinin seçileceğine karar vermeden önce, aşağıdaki faktörler göz önünde bulundurulmalıdır:

  1. Miyomların sayısı, boyutu ve yerleşimi
  2. Kanser olasılığı
  3. Doğurganlık isteği
  4. Hastanın tercihi

MİYOM SAYISI VE RAHİM İÇİNDEKİ YERLEŞİMİ

Miyom Sayısı ve Rahim İçindeki Yerleşimi Rahim içindeki miyomların sayısı, uygulanacak tedavi yöntemini belirlemede en önemli kriterlerden birisidir. Eğer hastada tek bir miyom varsa ve hasta şikayetlerini açıklıyorsa, miyomektomi ile bu miyom çıkartılabilir ya da perkütan ablasyon veya Hayfu ile yakılabilir, ve böylece rahim alınmadan hastanın tüm problemleri çözülebilir. Ancak bu, nadir rastlanan bir durumdur. Miyomlar genellikle çok sayıda ve irili ufaklıdır. Rahimdeki miyom sayısı ne kadar fazlaysa, miyomların tümünü çıkarmak o kadar güçleşir, miyomektomiye bağlı kan kaybı ve diğer komplikasyonlar o kadar artar ve ameliyatın histerektomiye dönüşme riski o kadar büyür. Ayrıca, çok sayıda miyom içinde hangilerinin hastadaki şikayetlere yol açtığını belirlemek de olanaksızlaşır. Bu durumda, miyomektomide ısrar edilirse, operasyonun başarı şansı düşer ve şikayetler geçmezse ikinci bir ameliyat uygulamak gerekebilir. Bir çok miyomektomi hastasının ikinci, üçüncü, dördüncü kez ameliyat olması nadir rastlanmayan bir durumdur. Oysa bu tür hastalarda, embolizasyon tedavisiyle rahim alınmaksızın tüm miyomlar etkili bir şekilde tedavi edilebilir. Rahim içinde çok sayıda miyomu olan hastalarda ilk seçilecek tedavi yöntemi embolizasyon olmalıdır.

Miyomların rahim içindeki yerleşimi de uygulanacak tedavi yöntemini belirleme de önemlidir. Genel olarak, embolizasyon rahimin tüm katmanlarındaki miyomlara etkilidir. Ancak, rahim boşluğuna (submukozal) ya da rahim dışına (subserozal) doğru büyüyen ve rahim dokusuna dar bir boyunla tutunan (saplı) miyomlar embolizasyondan sonra bazı problemler yaratabilirler. Bu tip miyomlar, embolizasyondan sonra rahimden kopabilir ve rahim boşluğunu tıkayabilir ya da karın boşluğuna düşerek kronik ağrıya neden olabilir. Oysa bu tür miyomlar, rahimle bağlantıları zayıf olduğundan miyomektomi ile kolayca alınabilirler. Dolayısıyla, submukozal ya da subserozal saplı miyomlar saptanırsa, ilk seçilecek tedavi yöntemi miyomektomi olmalıdır.

Emarda miyomEmarda miyomBu kriterlerin ideal olarak kullanılabilmesi için rahim içindeki miyomların sayısının ve yerleşimlerinin doğru biçimde belirlenebilmesi gerekir. Günümüzde, rahimdeki miyomları en iyi gösteren yöntemler ultrasonografi (US) ve manyetik rezonanstır (MR). Ancak, bu konuda MR US ye göre daha üstündür. MR ile, miyomların hem sayısı hem de yerleşimleri US ye göre çok daha iyi gösterilebilir. MR, aynı zamanda miyom belirtilerini taklit eden adenomiyozis ve endometriyozis gibi hastalıkları da en iyi gösteren yöntemdir. Bu nedenle, miyom hastalarında hangi tedavi yönteminin seçileceğine karar vermeden önce, mutlaka rahim ve yumurtalıklara yönelik bir “Kontrastlı pelvik MR” incelemesi yapılmalıdır. Miyom

Ancak, MR incelemesinin kaliteli bir cihazla ve yeterli miktarda ilaç verilerek yapılması gerekir. Ülkemizde, “hizmet alımı” ile işletilen ve daha çok devlet hastanesi ve eğitim-araştırma hastanelerinde bulunan MR merkezlerinde tetkik kalitesi genel olarak yetersizdir. Ayrıca, raporu yazan radyologlar embolizasyon tedavisini yapmadıklarından, MR da hangi noktaların tedavi için önemli olduğunu bilmeyebilirler ve bu şekilde yazılan raporlar da yetersiz ya da hatalı olabilirler. Bu nedenle, hastalarımızın MR çekimi için üniversite ya da özel hastaneleri tercih etmelerini, bu zor oluyorsa da MR tetkikini embolizasyon günü hastanemizde yaptırmalarını öneriyoruz.

KANSER OLASILIĞI

Rahim miyomları olan bir hastada, ilave olarak rahim veya yumurtalıkta biyopsi ile kanser tanısı konmuşsa, bu hasta için ideal tedavi histerektomi ve/veya ooferektomidir. Eğer miyomlu bir hastada yumurtalık kanserine ailevi bir yatkınlık varsa, yumurtalıklar tedbir amaçlı olarak alınabilir, bu sırada histerektomi de uygulanabilir. Eğer miyomlu bir hastada, yaş, belirtiler ve US+MR tetkikleri sonucunda rahim ya da yumurtalık kanseri ihtimali çok kuvvetli görülürse de, yine histerektomi ve beraberinde ooferektomi yapılabilir.

Ancak, nadir rastlanan bu durumlar dışında, normal bir miyom hastasında, sadece ileride gelişebilecek rahim ya da yumurtalık kanserinden hastayı korumak amacıyla histerektomi uygulamak, günümüzde bilimsel bir yaklaşım olarak kabul edilmemektedir. Çünkü, doğurganlık çağındaki bir kadının kalan ömrü boyunca rahim ya da yumurtalık kanserinden ölme ihtimali %1 in altındayken, kalp ve damar hastalıklarından ölme ihtimali %50 civarındadır. Birçok çalışmada, rahimi alınan hastalarda kalp ve damar hastalıklarının 3 kata kadar arttığı, yumurtalıkları da alınmışsa bu artışın çok daha fazla olduğu gösterilmiştir. Dolayısıyla, rahim ve yumurtalık kanserinden korumak amaçlı yapılan histerektomi veya ooferektomi hastaların ömrünü uzatmamakta, tam tersine kalp ve damar hastalıklarını artırarak ortalama yaşam süresini kısaltmaktadır. Rahim ve/veya yumurtalıkları alınan hastalarda ayrıca kemik erimesi ve buna bağlı kırıklar, demans, depresyon ve psikoseksüel problemler de daha sık görülmektedir. Tüm bu nedenlerden dolayı, miyom hastalarında kanser olduğu kanıtlanan ya da kanser riski çok yüksek olan küçük bir grup dışında, histerektomiden mutlaka kaçınılmalıdır. Miyom Tedavi Merkezi

DOĞURGANLIK İSTEĞİ

embolizasyon hamilelik Miyom tedavi seçeneklerinden histerektomi, doğurganlık şansını kesin ve kalıcı olarak ortadan kaldırmaktadır, bu yüzden çocuk sahibi olmak isteyen miyom hastalarında uygulanamaz. Doğurganlığını korumak isteyen miyom hastaları için günümüzdeki tedavi seçenekleri miyomektomi, embolizasyon, Hayfu ve perkütan ablasyondur. Bunların içinde en çok uygulanan yöntemler miyomektomi ve embolizasyondur. Her iki yöntemin de avantaj ve dezavantajları vardır. Son yapılan çalışmalarda, her iki yöntemde tedaviden sonra hamile kalma oranları benzer bulunmuştur (Pisco ve ark, Fertil Steril 2010). Dolayısıyla, hamile kalmak isteyen miyom hastalarında, miyomların sayısı ve yerleşimi ile hasta ve doktorun tercihine göre yukarıdaki yöntemlerden herhangi birisi uygulanabilir. Ancak hangi tedavi uygulanırsa uygulansın, hamile kalabilmenin miyomlar dışında da pek çok faktöre bağlı olduğu ve hiçbir tedavi yönteminin, başarıyla uygulansa bile, hamile kalma konusunda herhangi bir garanti sağlayamayacağı bilinmelidir.

HASTANIN TERCİHİ

Birçok hastada, rahim miyomlarının tedavisinde yukarıda belirtilen yöntemlerin tümü ya da birkaçı uygun olabilir. Bu durumda, hastaya uygulanabilecek